Sevdik

Hani küçükken yağmur sonrası gökkuşağı oluşurdu ve bittiği yerde hazine olduğuna inanırdık. Koşardık koşardık ama hep uzakta kalırdı gökkuşağı. Sonra da kaybolurdu... Büyüdük haliyle zamanla öğrendik bu gökkuşağının bir ışık kırılması olayı olduğunu... Ama vazgeçemediğimiz bir şey var ki oda güzel ve ilgi çekici olanın peşinden gidip, ummadığımız bir sonuçla karşılaşmak. Ne kadar büyürsek büyüyelim hata yapmadan çok az şeyi öğrenebiliyoruz. Mesela ben senin kıymetini kaybettiğimde çok daha iyi anladım.

Usanmadan bıkmadan tıpkı o Küçüklugumdeki gökkuşağı gibi peşinden gitmekten başka çarem  yoktu. Kalbim o saçtığın ışığın ardında çok daha güzel şeyler olduğunu hissetmişti. O rüzgârına kapılıp, uçurtma olmamak mümkün değildi. Sadece aşk lazımdı, sadece gökyüzü... Ucmaktan başka çarem var mıydı?

Öyle kolay olmadı gökyüzüne çıkmak. Hiç tanımadığın biri olarak, güvenmekten korkan, zor bir kadınla mücadele etmek ne kadar senin gökyüzünde uçmak istediğimi haykırıyordu sanki. Günlerce,  aylarca kapısında yattığım kalbinde ev sahibi olmaktan bahsediyorum. Beni o güzel kalbine alıp daha da güzelleştirmenden değil, biz olmaktan, yeni bir dünya kurmaktan, yepyeni bir galaksi keşfetmekten, denizleri damarimizda taşımaktan, gökyüzünün en güzel rüzgara karşı koyani olmaktan, aynı uçurtmanin, aynı kelebeğin iki kanadı olmaktan bahsediyorum.

Öyle güzel sevdik ki kadın... öyle güzel aşıktık ki dokunmadan tenimi teninde hissetmekten bahsediyorum. Sesinin tonundan kaşlarının dalgalanmasini Farketmekten bahsediyorum. Gülüşünü kalbimde hissetmekten bahsediyorum.

Kalbine adım atmak hep orada kalabileceğim anlamına gelmiyordu... Her ne kadar özen göstersemde o hassas kalbi kırdığım olmuştu. Ufak şeylerin üstesinden çabuk geldik. Ama uzlaşamadığımızda iki inatçı keçi gibi birbirimizi hirpaladik. Düşünüyorum da değmezmis. Çünkü seninle geçen her an kumsaatinin belinden kum taneleri kadar kisaymis. Bir sonumuz varmış. Bilsem biraz daha severdim seni. Sana sarilabilmek için daha fazla mücadele ederdim...

Bilemezdik ki be sevgili... Hayatın kurduğu tuzaklara çok çabuk teslim olduk... Hataların bedelini en ağır şekilde kesmek istedik... Yara açmak değildi bizimki; yara üzerine yara açmakti... Nasılda içinden çıkılmaz bir Girdap oluşturmuştuk. Ve kurtulamayacagimiza inanıp teslim olmuştuk. Insan sevdiği kadar yıkar döker diyorsak, biz bir dünya savaşı sebebi kadar çok sevmiştik. Aynı zamanda insan sevdiği kadar da affeder olayını gerçekleştirebilsek ne güzel olurdu.

Büyük kaybetmiştik. O kadar derinden acılar hissediyorduk ki birbirimizi düşünmeye zaman kalmıyordu. Gözyaşlarımızı bir yerde biriktirmeye çalışsak deniz kıyısına kadar uzanan bir dere olur muydu?
Başlarda bir belirsizlik oluyor ama sonra o toparlamaya çalıştığın kalbin parçacıkları elini kesiyor. Yaklaşamiyorduk. Hatalar yapmıştık evet ama bu daha önceki başka hataları ortaya çıkarıyor, bu noktaya gelirken ki ihmallerimizi gün yüzüne çıkarıyordu.

Yavaş yavaş bize ayrılık yolları görülmüştü. Elbette öyle kolay kabullenemeyecektik ama başka bir yolda gözükmüyordu. Son sevgi tanecigine kadar mücadele etsemde umut kalmamıştı.

Şimdi yalnızlığın hüküm sürdüğü bu bedende mevsim kistan bahara dönmedi... Alışmak zor oldu hatta alışamadım ama kabullendim ayrılığı. Gel gör ki kabullenemedigim o kadar çok şey vardı ki...

Hayatında artık olmamam seni kıskanma hakkımı elimden alsa da içimden alamadı... Seni görmek yasak olsa da bütün fotoğraflarını silemedim. Hani o otuziki diş basın yukarıda gülüşün varya... İşte ben ondan nasıl ayrılabilirim ki... İleride ben bu kızı sevmiştim diyebileceğim fotoğrafların kalmaliydi bende...

Tüm zamanım senindi. Senden geriye kalan boşluğu ne yapsam dolduramadim. Hatalar yapıp kaybettiğim seni , hatalar yapmaya devam ederek unutmaya vazgeçmeye, kabullenmeye çalıştım. Ben senden sonra ne yaptım hiç bilmiyorum ki... Aklımda olup kalbimde olmayışına alışkın değilim ki.

En çokta başka birinin sana hayallerimdeki gibi dokunmasi yakar canımı. Benim içimde kalanları başkasının tamamlaması beni mahveder. Ama mutlu da ol istiyorum. Çünkü sen iyi birisin. Kötülüğünü istediğimden değil. Seni istediğimden canımın acimasi. Biz sanki bir ömrü paylaştıkda zor bir dönemden geçen iki evli çift gibi hissediyorum. Gerçekten o kadar uç noktalarda sevdik. Daha da sevecektik. Ama nazar değmesin, ellerin oyununa gelmeyelim diye diye onlara teslim olduk. Beyaz bayrak elimizde  ayrı yönlere gittik.

Zaman hızla akıyor. Aylar oldu sıcaklığının beni terkedeli.
Üşüyor yüreğim haliyle. Hatıralar var işte bilirsin çıra diye yakarsin içinde. Ne kadar güzel anımız var diye sevinirken bir daha benzerini yaşayamamanin üzüntüsü ile mücadele etmekten yoruluyor insan. Hani dön isterim ama aynı heyecanla aşkımızı yaşayamayız diye korkuyorum. Ama tanıyoruz be kadın birbirimizi. Endoplazmik retikulumumuza kadar hemde... Bilirsin yanımda iken sen ben kayıp parçami bulmuş gibi olurum. Bugüne kadar senin isteyipte yapamadığım şey olmamıştı. Ama kalbim beyin ile bağlantıyı kesip sana ulaşmaya, verdiğim sözleri unutmama neden olmaya çalışıyor... Korkarım bir gün başaracak. Ama o gün gelene kadar sözüm söz. Kimbilir belli olmaz, bir güneş gibi karanlığı aydınlığa çevirmisligin de yok değil hani...

Bir ömür sende atmak için bekleyen kalbim ardından bir başkasına atmayacak. Başkasında seni hissetmeyecegimden emin olana kadar kaderin tozlu raflarına bırakıyorum kendimi... Kimseye haksızlık etmek istemiyorum. Ne sana, ne bana, ne de bir başkasına... O kadar yarım kaldık ki bu yazı bile bitmiyor kadın.

 Bir kadın sevdim. Güzel de sevdim. Başka da sevemem.




0 Yorum:

Ben Dünya Sen Güneş

İnsan dönüp "Bir kendine birde şu güzel kıza bak." diyor. Sonra Olric ordan kıskanıp "Efendimiz bu kız da sevilecek bir gün diyor." "Ama sen dünya iken güneşi isteyebilir misin?" diyorum.  Olric sessiz. Sonra Albay yanına çağırıp izahat istiyor benden. "Komutanım onu görüp tekrar bakmayacak kimse yoktur." diyorum. "Üstelik topuklu ayakkabı sevmiyor." Ama benim gibi serseri bir adam değil de kendi gibi iyi bir adam sevmeli ki hayallerindeki gibi evlatları olsun. Albay düşünüyor: "Çok düşünüyorsun. Kader denilen şey isterse, sana söyleyecek söz kalmaz. Beni sevmez, benden küçük hem beni ister mi,  dediğin kız belki seni bir ömür mutlu edecek eşindir. Bilemezsin!"
Albay haklıydı. Olric tekrar yanıma gelip "Sevin onu efendim." dedi. "Sevmekten başka çarem yokki Olric!"

0 Yorum: