El ele dolaşırken birden ellerimi bırakıp az ileride çiçek toplamaya başladı. Anımsayamadım uzaktan, sarı bir çiçekti. Ama hava çok sıcaktı. İçimden “Boş ver bu sıcakta uğraşmana değmez.” dedim. Çok hevesli toplamaya devam edince bunu gerçekten söyledim. Sonra bana anlatmaya başladı:
“Biliyor musun güzel bir çiçek var, ilkbaharın en güzel çiçeğidir. Haziran başlarında onları her yerde görebilirsin. Ama haziran sonlarına doğru sıcak hava onları kurutur. Sadedir, narindir. Kururken yapraklarını döker önce, tüm ihtişamını kaybetti sanır herkes. Yapraklarını dökmeden önce herkes toplamak ister ama şimdi sadece değerini bilenler toplar.”
İçlerinden bir tane getirip verdi bana. Koklamak istedim. Gerçekten kurumuştu. Ve anlatmaya devam etti:
“Elindeki çiçek öldüğünde kokmaya başlar. Herkes öldü sandığında bile açmaya devam eder. Ortasındaki o sarı bölümde yüzlerce minik çiçek açar. Yaklaşarak baktığında fark edebilirsin sadece.“
Gerçekten de küçük küçük yüzlerce çiçeğin bir arada buket gibi toplanmış haliydi.
“Papatyalar asla ölmez tamamen. Sadece bu anlattıklarımı bilen fark eden insanlar ancak hak ettiği kadar sevebilir papatyaları. Biliyorsun, sende seversin papatyaları. Sağın solun belli olmaz, kış ortasında isteyesin tutar kır papatyası. Bunları o günler için topluyorum. O yüzlerce küçük çiçek ellerinde papatyalara dönüşecek. Doğa her zaman kendini tamamlar. Papatyalar hep bir başka papatyadan doğar.”
Gülümsedim ve bende toplamaya başladım. Bu sıcakta da olsa uğraşmaya değerdi. Yeniden bir papatya daha doğsun diye...
0 Yorum: