Bambaşkam


Ben hiç bencil biri olamadım. Bir kız olmak her şeyi karşı taraftan beklemek anlamına gelmiyor benim için. Mutluysam, seviliyor ve ilgi görüyorsam, üstelik bunu bir beklenti içinde olmadan yapıyorsa sevdiğim adam, bende O adam için elimden geleni yaparım. Ne şanslıyım ki beni o kadar iyi anlayan, tamamlayan, güvenen, inanan, sahiplenen ve çabalayan bir sevgilim var. O'nun için hep küçük sürprizler yapmıştım ama bu sefer aklımda daha organize ve daha büyük bir sürpriz vardı. Nasıl bir tepki vereceğini, neler söyleyeceğini, neler yaşayacağımızı çok merak ediyordum. 

Henüz evlenmek gibi bir planımız yok ama bu konuda neler düşündüğümüzü çok fazla da konuşmadık. Hazırladığım sürpriz aslında bir prova olacaktı. Belki korkacak, belki heyecandan kalbi durmadan çarpacak, belki kızacak, belki çok mutlu olacak bilemiyordum. 

...

Henüz olacaklardan habersiz benimle görüşmek için her zaman gittiğimiz çay bahçesine davet etti. Biraz zamana ihtiyacım odluğunu söyleyip acele etmemesini tembihledim. Karşısında beni gördüğünde bir farklılık olduğunu hissedecek kadar hazırlanmak için biraz zaman istemek haksızlık sayılmazdı. 

Çay bahçesine gittiğimde manzarayı izlerken yakaladım onu. Sessizce yaklaşıp gözlerini kapattım. 

-Gözlerimi kapadın fakat kokun eleveriyor seni hayatım. 

Sarıldık birbirimize. Birer çay söyleyip beraber manzarayı izlemeye koyulduk. Havadan sudan konuşup muhabbet ettikten sonra ben yavaştan plana koyuldum.

+Bugün için bazı planlarım var. Bi işin yok dimi?
-Hayır seninleyim bugün. Neler planladın sen yine bakalım?
+Karıştırma orasını gel hadi benimle.
-Dediğin gibi olsun hadi...

İlk olarak bir markete gidecektik. Ne kadar zeki biri olsa da bunların hiçbiri aklının ucundan geçmeyecekti biliyordum. 

+Kap şuradan bir araba düş peşime.
-İyi misin sen ne yapacağız burada?
+İyiyim iyiyim, Hadi düş önüme.
-Aklından ne geçiyor bilemiyorum hiç. 
+Hiç mi alışveriş yapmadın sen eve?
-Pek sevmem ben öyle annem halleder genelde.
+Öğreneceksin o halde şimdi.
-Ben pek anlamam dedim ya.
+Düşün ki çalışıyorsun, Alışveriş yapma zamanımız gelmiş. Bende hastayım. Sana liste yapamamışım Senin alman gerekiyor her şeyi. Buyur bakalım işe koyul.
-Sen ciddisin ama?

Her zaman ki ciddi bakışımı attım ve eğleneceye başladık. Taze meyve sebzeleri nasıl seçeceğini bile bilmiyordu. Aslında önce pazara götürmek lazımdı ama neyse. O plana uygun değildi... Daha uygun ve kaliteli ürün varken başkasını tercih ettiğinde uyarıyordum. Neyden ne kadar alacağı konusunda da fikri yoktu. Doğru şeyi bulduğunda miktarı ben ona söylüyordum. Bana takılmak maksatlı çocuk bezi almaya kalktığında kolunu kıvırdım. "Bırak onu yerine, o daha sonra."

Araba dolduğunda beklediğim soruyu sormasını bekledim.

-İyi güzel aldık bunları ama bende bu kadar para yok söyleyeyim. Hem nereye götüreceğiz bunları?
+Kim dedi para ödeyeceğimiz?
-Niye aldık ki o zaman.
+Sen öğren diye. alış var veriş yok tamam mı?
-Bunlar ne olacak?
+Sanırım kaçmamız gerekiyor. bu kısmı düşünmemişim
-Seni şapşal gel hadi benimle.

Kuytu bir yere arabayı bırakıp dışarı çıkmıştık. AVM'dekiler biraz kızacaktı ama olsun. Daha sonra onları gerçekten almaya gelecektik zaten. 

+Henüz yeni başladık ama kalbim deli gibi çarpıyor. Çok heyecanlıydı.
-Delisin sen. Nereden aklına geliyor bunlar bilmiyorum hiç.
+Takip et beni hadi çok işimiz var.

Bir emlakçıya doğru yöneldik.

-Hayır olamaz, düşündüğüm şeyi yapmayacağız değil mi?
+Tamda düşündüğün şeyi yapacağız.

Hayırlı işler dileyip içeri girdik. Yakında evlenecek olduğumuzu ve ellerindeki evleri görmek istediğimizi söyledim. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

*Aklınızda nasıl bir yer var?
+Manzarası güzel, mutfağı büyük 3+1 kiralık bir ev olsa fena olmaz.
-Balkonu da büyük olsun.
+O neden ki?
-Orasına da sen karışma.

Rolüne adapte olmuştu artık. Emlakçı uygun bir ev olduğunu söyleyip anahtarları alıp bizi götürdü. Evin yeri güzeldi. Hoşuma da gitmişti ama rol icabı bahane üretiyordum evle ilgili. Aksine sevgilim gıcıklık olsun diye beğendiğini ve fiyatta az indirim yapılırsa tutacağımızı söylüyordu. Ama emlakçı olabilecek en düşük fiyatı söylediği konusunda ısrarcıydı. Odaları gezmeye devam ederken eşyaları nasıl yerleştireceğimiz nerede ne olacağını konuşur olmuştuk. Kararımızı daha sonra söyleyeceğimizi belirterek kartını alıp evden ayrıldık.

-Sen çok fenasın var ya. Nereden aklına geldi böyle şeyler.
+Bakıyorum benden çok hevesli çıktınız beyfendi.
-Değişik bir his böyle tarif edemiyorum.
+Peki o halde devam edelim.
-Şimdi nereye?
+Ne çok konuşuyorsun sen bakalım. Az sabret.

Ev eşyası bakmak için uygun bir yer arıyordum. Ben durdurup kendine doğru çevirdi ve durduk yere sarıldı bana.

-Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?
+Evet, hatta benimde seni çok sevdiğimi biliyorsun.
-Bilmekten öte hissettiriyorsun.
+Sen aynısını yapmıyorsun sanki. Aaa bak buldum gel hadi.

Her ne kadar emlakçıya olumsuz izlenim versek de evi beğenmiştik. Ona göre eşyalar bakmaya başlamıştık. Modellerde kararsız kalsak da renklerde hemfikirdik. Ama bu işler için henüz çok erken olduğu belliydi bizim için. Bir ara beşiklere kafayı takmıştı, şunu alalım bunu alalım deyip duruyordu. Çok masraflı bir şey bu ev kurmak. Burada da işimiz bitmişti.
-Aslında köşe takımı o salondaki düz kısma çok iyi olurdu. Karşısına da geniş bir televizyon. Işık vurma sorunu da olmazdı.
+Evet olabilirdi ama  yemek masası koymaya yer kalmazdı.
-Bak onu düşünemedim.
+Ben düşünürüm merak etme sen. Haydi devam edelim.

Sırada en çok heyecanlandığım bölüme gelmiştik. Annem duysa keserdi beni ama haberi olmayacaktı. Yine yakında evleneceğimizi söyleyerek gelinlik ve damatlık bakmak için bir yere geldik. Çok fazla çeşit vardı. Önce ben gelinlikleri denemeye başladım ve fikirlerini aldım. Hepsine evet bu diyordu. Hepsinde çok güzel oldun deyip durdu. Sanırım bi anne fikrine burada gerçekten ihtiyaç vardı. İçime en çok sinende karar kılıp damatlığa bakmaya başladık. En az benim kadar giydirip çıkarttıracaktım O'na da. Burada da daha sonra tekrar geleceğimizi söyleyerek çıkmıştık.

Bugüne ait onlarca fotoğraf vardı ama ikimizden başka kimsenin görmemesi gerekiyordu. Yorgunluktan ölüyorduk.

-İki dakika beklesene beni
+Nereye gidiyorsun?
-Hemen geleceğim.

Elleri arkada geri dönmüştü. Bir demet papatyayı çıkarttığında gözlerim kocaman olmuştu.

-Bu güzel gün için teşekkür maksatlı.
+Çok teşekkür ederim bir tanem.

O kadar çok gülmüştük ki yanaklarım ağrıyordu artık. Bazen O'nunla karşılacak kadar ne iyilik yaptım da Allah beni O'nunla karşılaştırdı diye merak ediyorum. Şükredip gülümsemeye devam ediyorum. Mutluluk, mutlu edebildiğin kadar seninle oluyor. Ve biz bunu çok iyi başarıyorduk. O benim huzurum, mutluluğum ve bambaşkam... 

3 Yorum: