Hayatımı Değiştiren Kitap

Tek bir şey bütün hayat düzenini değiştirebilir mi? Peki bu bir kitap olabilir mi? Cevabını bu yazı bittikten sonra tekrar duymak istiyorum. Çünkü 2010'da bir kitaba dokundum ve sonrasında olanlara inanamadım.

...

Kursdan çıktım. 10 dk sonra duraktan geçecek olan otobüse yetişmek için kalabalığa aldırmadan hızla koştum. Kalabalık arasında F1 pilotu gibi hızlı, usta bir dansçı gibi kıvrak... Ama durağa geldiğimde çok geçti. 30 dk daha beklemem gerekiyordu. Mart ayı ve Kayseri. Donmak için ne kadar müsait yer ve zaman... Dün yaptığım gibi donmaktansa karşıdaki AVM'de biraz vakit geçirip tekrar dönmek çok daha mantıklı.

AVM'nin direkt 3. katına yöneldim. Dün orada daha önce görmediğim, büyük ihtimalle yeni yapılmış kitap standına gittim. Yaklaşırken bile süzüyordum gözlerimle. Bir tanesi ters duruyordu. Büyük ihtimalle bakılmış ama ters konulmuştu yerine. Elimi uzattım ve dokundum. Bir dokunuşla 2003 yılına gittim.

8. sınıftayım. Hoca kitap kurası çekiyor. Seçenekler Çalıkuşu ve Sinekli Bakkal. Tabi ki şansıma Çalıkuşu'nun iki katı kadar daha uzun Sinekli Bakkal çıkıyor. Okuyup özetini çıkaracaktık. O sıralar kitap okuyacak vaktim yoktu ama en azından Çalıkuşu olsaydı bari... Denerdim. Müdürün yanına gittim.

Hocam, Türkçe hocamız bir ödev verdi. Kitap okuyup özetini çıkarmam gerekiyormuş. "-Ama üst üste çok Satranç Turnuvası var. Odaklanmamı engeller bu. Beni bundan muaf tutamaz mıyız? +Ben hocanla konuşurum merak etme. Sen madalya getirmeye bak."

Satranç sayesinde bundan da yırtmıştım. Madalyalar geldi bütün turnuvalarda. ama dönem sonu karneyi elime aldığımda karşılaştığım "Türkçe: 2" karşısında resmen çökmüştüm. Türkçe ana derslerden biriydi. Ortalamam buna rağmen Takdir almaya yetiyor olsa da sırf bu ders yüzünden alamamıştım ömrümde ilk defa. Hesabı sorulacaktı! Müdürün önüne karneyi koyduğumda aklına dank etti. "Ben konuşmayı unuttum, neden tekrar hatırlatmadın?"

O günden sonra elimi bir romana sürmedim.

Şimdi aradan 7 yıl geçmiş ve 2010'dayım. Bu olay bir dokunuşla gözlerimin önünde canlandı. Kitabı ters çevirdim. "Olasılıksız"

Kapağı mıydı yoksa ismi miydi beni bu kadar kendine çeken... İlk 5 sayfayı bir solukta okudum. Sonra gitme zamanım gelmişti. Düzgünce yerleştirdikten sonra yerine çıktım. Bir daha kaçıramazdım otobüsü. Zamanında duraktaydım ve üşümeden binebilmiştim. O gün uyumadan önce aklımda tek birşey vardı. Ya sonra ne oldu acaba?

Ertesi gün yine kurstan çıktım ve durağın yolunu tuttum. Durağa henüz varmışken otobüsüm gelmişti. Üstelik boştu da. Çok sık karşılaştığım bir durum değildi. Genelde ayakta dönüyordum eve. Bu kadar cazipken binmek, ben binmeyip AVM'ye gittim. 3. Kata çıktım ve kitabı elime alıp okumaya devam ettim. Alsa mıydım acaba? Ama param yoktu.

Bu olay hafta sonuna kadar devam etti. Cuma günü kitabı yerine koyduğumda 30. sayfaya gelmiştim. Etik bir davranış olmadığının farkındaydım ama kitap acayip içine çekiyordu beni. Hafta sonu kurstan alacağım olan para yatmıştı. Pazartesi kursa gitmeden önce otobüsten indikten sonra 20 TL çektim. Kurs çıkışında direkt AVM'ye gittim. Alacaktım artık. Ama...

AVM'ye gitmediğim o iki günde satılmış olmalıydı kitap. Tek bir tane vardı ondan. Peki şimdi ne olacaktı? AVM'nin yanında kitapçıların olduğu medreseye gittim. Her zaman kitap aldığım kitapçıya gittim. Diyeceksiniz ki "Hani kitap okumadın 2003'deki o olaydan sonra?" Evet okumadım. Ama kitap hediye etmeyi çok severim okumasam da. Birde bende 20 TL var ve "Olasılıksızda" 20 TL. Hediye paketi yaptırınca 1-2 TL düşüyorlar. 18 TL'ye kitabı alarak çıktım. Elimdeki poşette kendime aldığım okuyacağım hediye paketli bir roman vardı. Kalan 2 TL ye otobüs bileti aldım ve düşündüm: "Şimdi buradan binersem, oturarak gidemem ve O otobüste kıskandığım insanlar gibi kitap okuyamam." Bu yüzden iki durak öncesine yürüdüm ve otobüsümün gelmesini bekledim. Otobüsüm geldi ve bindim. En arka pencere kenarına oturdum. Biri inme bahanesiyle beni rahatsız edemesin diye. Ama şansıma yanıma dört tane zibidi kılıklı çocuk oturdu. Durmadan konuşuyorlar. Takılmadım. Hediye paketinden çıkartıp, kitabı okumaya başladım en baştan.

Otobüs normalde bineceğim yere AVM'nin karşısına gelmişti. Yanımda oturan çocuk elini cama uzatıp, iki kere tıklattı ve dışarıya eliyle kalp işareti yaptı. "Kitap okuyorum farkında mısın?" diyemedim ama... Otobüs tam hareket edecekken, sayfa bitmiş diğer sayfaya geçecekken kafam istemsiz pencereden dışarıya döndü
ve...

Sanırım bu kareyi ömrüm boyunca unutmayacağım: "Otobüs hareket etmeye başlıyor. Saçları örgülü ve örgülü olan saçları sağ omzundan göğsüne doğru duruyor. Kocaman renkli gözleri ve gülümsemesi... Başım otobüsün hareket etmesine bağlı olarak sürekli gerimde kalan o kareye odaklı olarak geriye dönüyor."

Görüş açımdan çıktıktan sonra kapanmış olan kitabın kapağı ile karşılaştım. "Olasılıksız - Adam Fawer"

Evren mesaj veriyordu bana. Belki ömrün boyunca bir daha görmeyeceğin birine platonik aşık olmak üzeresin. Yol yakınken vazgeç. Çünkü bu "OLASILIKSIZ".

O gün ilk 200 sayfayı uyuyana kadar okumuştum. Her sayfayı çevirirken aklımda o kare vardı. İmkansızı bu kadar çok seven ben yeni bir aşka yelken açıyordum. Uyandım.

Hazırlandım. Tam saatinde otobüse binip Her zamanki saatte otobüsten indim. Dün bütün paramı kitaba ve otobüs biletine vermiştim. ATM'den para çekmek için sıraya girdim. Önümde 5 kişi vardı. Aaa biri gitti kaldı 4. Etrafa bakınıyordum. Yanıma aldığım kitabı çıkarıp okusam yadırgarlar mıydı acaba? Vazgeçtim. Etrafa bakınırken az önce benim indiğim otobüsün yerinde başka bir otobüs duruyordu ve arka kapısından bir kız indi. Arada 200 metre olmasına rağmen tanıdık geliyordu. Bana doğru yaklaşıyordu. Sırada 3 kişi kalmıştı. Yaklaştıkça daha bir tanıdık geliyordu. Son 5 metre. Bu O. Üzerinde okul kıyafeti var. Saçları örgülü ve sağ omzundan öne doğru salınmış. Gözleri... Yere bakıyor... Göremedim. 1 metre kaldı. Ve gözgözeyiz. Bu kesinlikle O. Gözleri kocaman ve masmavi. Sırada 1 kişi kaldı.

Bir karar vermen gerekiyor Mehmet! Para çekmen lazım, kurs 5 dakika sonra başlayacak. Ama diğer yandan da dün saatlerce düşündüğün kız gözden kaybolmak üzere....

Koşmaya başladım. Yaklaştım. Yaklaştım. Son 5 metre. Son 1 metre. Elim omzuna değmek üzereyken durdum.

Eee arkasını dönecek. Ne diyeceksin? Olayları anlatman bile yarım saat sürer. O okula, sen kursa gitmek zorundasın. Sana ne cevap verecek? Seni tanımıyor!

Vazgeçtim... O benim OLASILIK'SIZIM'dı artık.

...



"...'Satranç hayat gibidir David,' demişti babası. 'her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek.'

'Yani bu geleceği tahmin etmek gibi bir şey mi?' diye sordu Caine.

'Tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin.'..."


10 Yorum: