O ve Adam

Hikayenin sonunda adam geri gelmiyor. 


  Bir daha kimseyi sevemeyeceğimi düşündüğüm bir dönemdi. Hiçbir erkek bana O'nun hissettirdiklerinden fazlasını hissettiremezdi. Başkasında O'nu hatırlayacağımı adım gibi biliyordum. O'nu başkasından bir sır gibi saklayacağımı, hissetseler bile hiç bir zaman bilmeyecekleri bir O vardı artık içimde.

  Neden, nasıl, keşke, belki... Her ne olursa olsun bana hiçbir şey O'nu tekrar getiremezdi. Sorsanız "Madem bu kadar çok seviyordun, neden gitmesine izin verdin?" cevap veremezdim. Gitmesin istiyordum ama ben kalamazdım. Lanet olasıca anlamsız bir kız gururu işte. Belki de tekrar tekrar aynı yerden kırılmaktan bıktığım içindir.

  Bir çok soru, bir çok cevap, tek bir gerçek vardı: "Yalnızdım." Ve demir attığımı hissediyordum. Gücüm vardı kalkmaya ama yerde kalma isteği nedir bilir misiniz? Bazı günler uyandıktan sonra bir beş dakika kendinizi sınarsınız hani, kımıldamadan gözleriniz açık, kendinize uyandığınızı ispat etmeye çalışırsınız. Sonlarına doğru ters yöne döner ve tam kalkacakken birden durursunuz, gözünüzü bir kez kapatıp açıp, sonra tekrar kapatırsınız. Uykuya teslim olursunuz. Öyle işte...

  Hikayenin devamında, seni bulunduğun yerden çekip çıkartmak isteyen erkekler olur hep. Oldu da... Bazılarında acaba desem de saman alevi gibi söndü hemen düşünceler... Hazır mı değildim yoksa istemiyor muydum bilmiyorum. Daha büyük bir aşk çekebilirdi beni kendine... Ama tanımadığım güvenmediğim bir insana da bu derece aşık olmam mümkün değildi. Hiç şansları yoktu. Hem tanıdım, güvendim de ne oldu! 

  Fakat bir gün farklı biri çıktı. Nasıl tarif edeceğim bilmiyorum. Bu adam beni bulunduğum yerden çekip kurtarmaya çalışmıyordu. Kendisine aşık olmamı, sevmemi de istemiyordu. Bulunduğum yerde, yanımda boş yer olup olmadığını soruyordu. Dipte, benimle yan yana durmak istiyordu. Her ne kadar "Burası pis, burası durulacak yer değil!" desem de kalıyordu...

  Başta korkmuştum. Kim böyle bir yerde durmak isterdi ki... Diğer yandan da değişik bir çekim gücü vardı. Daha şimdiden planını görüyor gibiydim. Beni kendine çekecek ve kendiyle beraber buradan kurtulmamı sağlayacaktı. Ehh fena fikir değildi. Yine de korkularım, endişelerim, geçmişim vardı. Belki de geçmemişim...

  Bir gün bana "Bu gün O'nu dünden daha az düşündüğünü farkettin mi?" dedi. Başta cevap verecek gibi oldum. Sonra böyle olup olmadığını düşündüm. Bir nevi, doktorun hastanın tedaviye cevap verip vermediğini kontrol etmek gibi bir şeydi. İşin kötüsü haklıydı. Bir rakibi olduğunun bilmesinin yanı sıra, O'nun artık üzerimdeki etkisinin azaldığını da farkediyordu. Zeki bir adamdı. İyileşiyor muydum?

  Karma karışık bir haldeyken, aklıma bir soru takıldı. Bu adamı da dibe itecek bir sebep olmalıydı. Bir yara... Ama şimdiye kadar iyi saklamıştı. Sormak istedim. Yapamadım. Giderse diye korkmaya başladığımı farkettim. Alışmak lanetim yine beni sarmıştı. 

  Yanımda, tanımadığım, üstelik beni tanıyan, korkmadığım, aynı zamanda kaybetmekten korktuğum, alıştığım bir adam vardı. O'nun için yapabileceğim bir şeyler olmalıydı. Ama bütün güzel duygularımı kaybetmiştim O'ndan sonra. Sanırım bu adama verebileceğim en büyük hediye O'ndan kurtulmaktı. 

  "Unutma." dedi bana. "Neyi unutmayım?" diyemeden devam etti. "O'nu unutma. Unutmana gerek yok. Unutmak ertelemektir. Bir şarkı çalar hatırlarsın, bir isim, bir cadde, bir apartman adı, bir film, bir kaldırım taşı bile bütün unuttum dediğin şeyi sana hatırlatabilir tekrar. Unutma. Ama güzel bir çözümüm var bunun karşısında. Vazgeç. Durmadan O'nunla bir daha olamayacağını söylüyorsun ama diğer yanın hala O'nunla. Vazgeçmemişsin. 

  Haklıydı ve ben bi o kadar lâl idim ki... Günlerce sustuk. Bekledik. Adam daha çok bekledi. Bir şeyler yapmalıydım ama yapamıyordum. Gideceğini hissediyordum. İçimde "Gitme!" diye haykıran sesleri duyabiliyordu. Ama fakat bunu dile getirmemin gerekliliğini de biliyordu. Ayağa kalktı. Arkasını döndü. Gitti.

  Durdurmadım. Ayağa kalkamadım. Gidişini, kaybedişimi izledim. Bu adamı bir daha bulamayacağımı bile bile çakılmıştım olduğum yere.

  Günler sürdü kabullenmek. Gelmeyeceğine inanmak. Pişmanlıklarım vardı henüz bu adam gitmeden başlayan. Ama bilirsiniz. Bazen durursunuz. Yorulmuşsunuzdur çünkü... Günlerce bu adamı düşündüm. 


  Aradan epey zaman geçti. Kalkmıştım artık. Yaşamadığım bir aşk, bana yaşadığım bir aşktan vazgeçmeme yetmişti. Kurtulduğuma sevinemiyordum. İçte bir yara ve bir yara izi sahibiydim artık. Peşinden gitsem bulamayacağımı biliyordum. Bana o kadar çok şey öğretmişti ki o kısacık sürede. Umarım bu adam mutluluğu yakalar diye dua eden birine dönüştüm. O'na ise artık diyecek hiçbir sözüm kalmamıştı. O'ndan vazgeçmiştim. Bu adamdan da vazgeçmem gerekiyordu. Bana bunu adam öğretmişti. Bunu yaparak adamı mutlu edeceğimi biliyordum. 

10 Yorum: